
Müslümanların Peygamberimiz döneminden sonra (dinin temel esasları bakımından olmasa da) siyasi, fikri ve fıkhi bir takım fırkalara ayrıldığı herkesin malumudur. İslam'dan önce Yahudilerin ve Hristiyanların da (din/iman bakımından da) muhtelif fırkalara ayrıldığını biliyoruz (hatta görüyoruz). Bizler bu gün Kur'an'a baktığımızda ve onlar hakkında farklı ayetleri göz önüne alınca Hz.Peygamber(SAV) zamanında da bu fırkaların mevcut olduğunu anlayabiliyoruz. Zaten yahudilik ve hristiyanlıktaki mezhebleri inceleyen biri de bunları görecektir. İslam öncesi arap yarımadasını diğer dinleri incelemek onlar hakkında yeterli bir fikir veriyor. Mesela Tarihte Ariusçular konusunu incelemek hristiyanların da bir zamanlar tevhid inancına sahip olduğunu gösterir. Yine Peygamberimiz'den önceki dönemde Hanifler'de bu konuya ışık tutacak niteliktedir. Bu Haniflerin bazısı durumunu korurken, bazıları hristiyan veya yahudi olmuştur.(Bu konularda internet taranırsa oldukça malzeme bulunabilir) Aşağıda örnek vereceğim bazı ayetleri bakınca kimi ayetlerin ehl-i kitap hakkında onore edici, övücü, kimi ayetlerin ise tehditler içerdiğini görürüz. O halde Kur'an açısından ele alırsak iki farklı ehl-i kitap olduğu su götürmez bir gerçek olarak karşımızdadır. Bu konudaki ayetler herkesin malumudur. Bu sebeble konuyla ilgili tüm ayetleri (incelememe rağmen burada) zikrederek konuyu uzatmak ve okumayı güçleştirmekten yana değilim. Ayrıca hadislerle problemi olanlar olabileceği ihtimali ile konuyu yalnızca ayetler ışığında vermekle yetiniyorum. Al-i İmran 75. Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, "Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur" demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler. Al-i İmran 112. Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ve (mü'min) insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. Onlar Allah'ın gazabına uğradılar ve yoksulluk onları kapladı. Bunun sebebi onların; Allah'ın âyetlerini inkar ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmekte ve (Allah'ın koyduğu) sınırları çiğnemekte oluşları idi. Al-i İmran 113. Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır. Al-i İmran 114. Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir. Al-i İmran 115. Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir. Al-i İmran 116. İnkar edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah'a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır. Al-i İmran 199. Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah'a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükafatları vardır. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir. A’râf 159. Musa'nın kavminden doğru yolu gösteren ve doğrulukla adalet yapan bir topluluk da vardı. Mâide 66. Eğer onlar, Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, hem üstlerindeki, hem de ayaklarının altındaki (nimetlerden bol bol) yerlerdi. Onların arasında ılımlı bir grup da vardı. Böyle olmakla beraber onların çoğunun yaptıkları ne kadar kötüdür! Mâide 67. Ey şanlı Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O'nun peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah, kâfirler toplumunu doğru yola iletmez. Mâide 68. De ki: "Ey kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir esas üzerinde değilsiniz. Şüphesiz ki, Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlığını ve inkârını artıracaktır. Şu halde kâfir olan bir toplum için üzülme! Mâide 69. Muhakkak ki inananlar, yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlardan kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve güzel amel işlerse, onlar için bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. Mâide 82. İman edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak yahudileri ve Allah'a ortak koşanları bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Biz hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır. Ve onlar büyüklük taslamazlar. Saf 14. Ey inananlar, Allah'ın yardımcıları olun, nitekim Meryem oğlu İsâ da Havâriyyûn'a, Allah yolunda yardımcılarım kimdir demişti, Havâriyyûn, biziz Allah'ın yardımcıları demişlerdi; derken İsrailoğullarından bir bölük inanmıştı, bir bölük de kâfir olmuştu; derken biz, inananları, düşmanlarına karşı kuvvetlendirmiştik de üst gelmişlerdi. Biz şu ifadelerden onların iki kısım olduğunu anlayabiliyoruz: Öylesi de vardır ki [Al-i İmran 75], Kitap ehlinden öyleleri var ki [Al-i İmran 199], ... yapan bir topluluk da vardı. [A’râf 159] Demek ki başka türlüsü de varmış.

Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. [Al-i İmran 113] Demek ki farklı farklıymış. inanan bir bölük ve kafir bir bölük [Saf 14] Onlara hitabı da olumlu olması veya olmaması bakımından iki kısma ayırırsak: Bir grub övülüyor: Emanet ehli [Al-i İmran 75] Gece ayakta, secdede ayet okuyan [Al-i İmran 113] Allah'a ve ahiret gününe inanan, iyiliği emreden, kötülükten men eden, hayır yapan [Al-i İmran 114] Allah'a, Kur'an'a(size indirilene), kendi kitaplarına(kendilerine indirilene) saygıyla inanan, ayetleri satmayan [Al-i İmran 199] Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve güzel amel işleyenler [Mâide 69] doğru yolu gösteren, doğru, adaletli [A’râf 159] Allah'ın yardımcıları olan, inanan bir bölük, düşmanına karşı kuvvetlendirilen [Saf 14] Diğer grup kötüleniyor ve inkarcı olarak gösteriliyor[Al-i İmran 116, Mâide 68, Saf 14]: Emanet ehli olmayan [Al-i İmran 75] Allah'ın ayetlerini inkar eden, ona isyan edip sınırlarını çiğneyen, peygamber öldüren [Al-i İmran 112] Tevrata uymayan, yaptıkları kötü [Mâide 66] bir esas üzere olmayan, Kur'an(sana indirilenler) sebebiyle azgınlık ve inkarı artan, kafir olan[Mâide 68] İman edene (hristiyan) sevgisini gösteren, büyüklük taslamayan [Mâide 82] İman edene şiddetli (yahudi) düşmanlığını gösteren, Allah'a ortak koşan [Mâide 82] kafir bir bölük [Saf 14] Buradan anlıyoruz ki: Allah'a, ahiret gününe, Kur'an'a, kendi kitaplarına inanan, iyiliği emredip kötülükten men eden, hayır yapan, güzel amel işleyen, doğru yolu gösterip, adaletli olan ve bu meziyetleri sebebiyle övülen inançlı bir grup varken diğer yanda bunlara inanmayan ve hiçe sayan bir grup da var. Ayetler tabii olarak her grub ve şahsı içinde bulunduğu topluluğun ismiyle anarak hitap ediyor. Bu itibarla onlara ehl-i kitap dese de hemen ardından inançsızlıklarını yüzüne vurarak onları inançsızlar/kafirler veya (ortak koşmaları sebebiyle) müşrikler olarak ayırıyor. Tüm ayetlerin ışığında ayetteki övülen vasıflara uyanlar ehl-i kitab olmaya daha layık olsa gerektir. Çünkü ayette, kitap ehli (ehl-i kitab) aynı zamanda kendi kitabına inanan, uyan olarak ele alınmaktadır. Bunun dışındakiler ise kafir veya müşriktir. O halde ehl-i kitab müslümandır diyenler tıpkı değildir diyenler kadar bir cinayet işliyor. Olmadığı halde birine ehl-i kitab demek de, yukarıdaki vasıflara uyan bir ehl-i kitab' kafir veya müşrik demek de Kur'an'a aykırıdır. Yapmamız gereken Allah'a şirk koşmayan, kendi kitabı yanısıra Kur'an'a da[Al-i İmran 199] iman edip güzel ameller işleyen birini bulup onu ehl-i kitab ilan etmek. Böyle olmayan diğerlerini ise ehl-i kitab saymamak. Yani diğerleri ayetlere göre ehl-i kitab değil kafir veya müşriktir. Zaten olmadığı halde bizim onları müslüman saymamız komik bir durum çünkü müslümanlığı, onlardan kimi (bizi kafir saydıklarından) kesin bir dille ve şiddetle reddediyor, kimisi bu durumu alaycı bir ifade ile Kur'an'daki bir çelişki olarak yorumluyor, kimisi de kendine (misyonerlik için) malzeme olarak kullanıyor (mesela: www.hristiyan.net) SONUÇ Bu güne kadar ki tüm müslümanlar gibi biz de; Kur'an'ın vasıflarını zikrederek tarif ettiği ve inançlarını övdüğü (müslüman saydığı) ehl-i kitabı, müslüman olarak kabul ederiz. (tabi bulabilirsek. Mesela bu gün, apaçık şirk olan teslisi kabul etmeyen hristiyan var mı? Hz.İsa'yı bir beşer peygamber kabul eden var mı? Hristiyan kalarak Kur'an'a iman edeni sormayayım bile). Yine bir müslüman olarak bizler; Kur'an'ın yerdiği kafir ve müşrik ilan ettiği kişileri ise, kendilerine ehl-i kitab da dense, onlar kendilerini öyle saysa da, ehl-i kitab topluluğu içinde de olsalar biz onları ne müslüman ne de ehl-i kitab saymaz, kabul etmeyiz. |
|
 |
|