Cenaze yıkanacağı zaman yüksekçe bir yere konur. Ağzına ve burnuna su vermeksizin abdest aldırılır. Sonra üzerine su dökülerek başı ile bedeni sabunlu ılık su ile yıkanır. Sonra sol yanına çevrilerek sağ tarafı yıkanır. Ondan sonra sağ tarafına çevrilerek de sol tarafı yıkanır. Ölü oturur duruma getirilerek karnı hafifçe bastırılır. Eğer ölüden birşey çıkarsa yıkanıp giderilir, yeniden yıkanması ve abdest aldırılması gerekmez. Her yıkayış üç defadan eksik olmamalı, gereksiz yere de su israf edilmemelidir. Dağılacak şekilde şişmiş ve dokunulması mümkün olmayan ölünün üzerine sadece su dökmekle yetirilir. Cenazenin yıkandığı yer kapalı olmalı, ölüyü yıkayan ve ona yardım edenden başkası oraya girmemelidir. Ölüyü yıkayanın abdestli olması menduptur. Ölüyü, kendisine en yakın olan veya günahlardan sakınan ve emanete riayet eden birisinin ücretsiz olarak yıkaması iyi olur. Yıkayandan başka yıkayıcılar varsa, ölüyü yıkayan kimse ücret talep edebilirse de bu görevi ücret istemeden yapması daha sevaptır. Başka yıkayıcı yoksa görev kendisinde kaldığı için ücret istemesi caiz değildir. Erkek ölüyü erkek, kadın ölüyü de kadın yıkar. Su bulunmadığı takdirde de ölüye teyemmüm verilir. Küçük yaştaki kız çocuğunu bir erkeğin, küçük yaştaki erkek çocuğunu da bir kadının yıkaması caizdir. Ölünün saçı ve sakalı taranmaz. Tırnak, saç ve bıyığı kesilmez, başına sarık sarılmaz. Sevgiden dolayı ölüyü öpmekte bir sakınca yoktur. Ölü, yıkandıktan sonra bir bezle kurulanır ve kefenlenir. Başına ve sakalına güzel koku sürünür, secde yerlerine kâfür dökülür. 4-Ölünün Kefene Konulması Kefen Üç Çeşittir: 1. Sünnet olan kefen: Bu, erkekler için gömlek, izar ve lifafe olmak üzere üç parçadır. Kadınlar için, erkeklerin kefenine başörtüsü ile göğüs üzerine bağlanan bez ilave edilmek üzere beş parçadır. 2. Kefen-i Kifaye: Erkekler için izar ve lifafe olarak iki parça, kadınlar için bunlara bir de başörtüsü ilave edilerek üç parçadır. 3. Kefen-i zaruret: Erkek ve kadın için her ne bulunursa bir kefen yeterli olup, ona sarılır. Bir zorunluluk olmadıkça tek kefenle yetinilmez. Erkekler için üç parça olan kefen şunlardır: 1. Kamis: (gömlek) Boyundan ayaklara kadar, 2. İzar: Baştan ayağa kadar 3. Lifafe: Baştan ayağa kadar olan bezdir. (Lifafe en üste geleceği, baş ve ayak taraflarından bağlanacağı için daha uzun yapılır.) Önce lifafe yere yayılır, onun üstüne de izar serilir, bunun üzerine de gömlek olan kamis açılarak ölünün başından geçirilip gömlek giydirilmiş halde izar üzerine uzatılır. İzar, önce sol tarafından, sonra sağ tarafından ölü üzerine sarılır. Bundan sonra Lifafe de aynı şekilde sarılır. Kefenin açılmasından endişe edilirse, kefen bezle bağlanır. Kadınlar için beş parça olan kefen şunlardır: Erkeklerde olduğu gibi, 1. Gömlek (Kamis) 2. Baştan ayağa kadar izar, 3. Baştan ayağa kadar lifafe, fazla olarak da; 4. Göğüs üzerine bağlanan bez, 5. Baş örtüsü. Ölü kadına önce gömlek giydirilir. Sonra saçları iki örgü yapılarak gömlek üstünden göğsü üzerine konur. Bundan sonra baş örtüsü yüzü ile beraber örtülür. Sonra izar sarılır, izarın üzerinden, eni göğüsten göbeğe kadar olan göğüs örtüsü bağlanıp daha sonra da lifafe sarılır. Kefenin beyaz olması müstehaptır. 5-Ölünün Gömülmesi Kabir: Kabrin boyu; ölünün boyu kadar. genişliği insan boyunun yarısı kadar, derinliği de göğsüne kadar olmak üzere kazılır ve kıble tarafına ölünün konulabileceği şekilde oyularak lahit açılır. Ölü, kıble tarafından kabre indirilerek bu lahde konur. Lüzumuna göre bir veya birkaç kişi kabre inebilir. Ölüyü lahde koyan kimse Bismillâhi ve alâ milleti resûlillâh " der. Kabir'de ölü sağ yanına ve yüzü kıbleye gelecek şekilde çevrilir ve dönmemesi için de arkasına toprak konur. Sonra kefenin bağı çözülür ve lâhit ağaç (tahta) veya kerpiçlerle kapatılır. Kadın kabre konulurken lahit kapatılıncaya kadar kabrin üzerine bir örtü gerilir. Erkeğin kabri üzerine ise gerilmez. Lâhit kapatıldıktan sonra el, kürek veya başka şeylerle kabre toprak dökülerek doldurulur ve kabir balık sırtı şeklinde yerden bir karış veya daha fazla yükseltilir, düz bir satıh halinde bırakılmaz. Orada bulunanların da baş tarafından kabre üçer avuç toprak atması müstehaptır. Bir kabre içinden çıkan topraktan fazlasını atmak mekruhtur. Toprağın pekişmesi için üzerine su dökmekte sakınca yoktur. Kadını kabre yakın mahreminin indirmesi daha iyidir. Cenazeyi gece defnetmekte bir sakınca yoksa da gündüz defnetmek daha uygundur. Bir zorunluluk olmadıkça birden fazla ölünün bir kabre defnedilmesi caiz olmaz. Zaruret halinde defnedilebilir. Bu durumda cenazelerin arası toprak veya kerpiçle ayrılır. Bir kabre defnedilenler aynı cinsten ise, en faziletli olan kıble tarafına getirilir. Ayrı cinsten iseler önce erkek. sonra erkek çocuğu, onun arkasına da kadın cenazesi konulur. Ölünün kemikleri çürüyüp toprak olmadıkça kabrin açılması ve ikinci bir cenazenin defnedilmesi caiz değildir. Ancak yer bulunmaması halinde önceki ölünün kemikleri bir tarafa toplanır ve yeni cenaze ile bunların arasına toprak konularak defnedilir. Ölü, kabre defnedildikten sonra başka bir yere nakledilmesi caiz değildir. Fakat başkasına ait bir yere defnedilen ölüyü, yer sahibi oradan çıkarmak isterse nakledilir. Bir kimsenin, kendisi için hazırladığı kabre, başkasının defnedilmesi, geniş yer varsa mekruhtur. Yer darlığı varsa mekruh değildir. Ancak kabri açana masrafını ödemek gerekir. Toprağın gevşek ve ıslak olması halinde ölüyü tabutla kabre koymakta bir sakınca yoktur. Kabirde ölünün altına pamuk, hasır, yastık gibi şeyler koymak caiz olmaz. Bir kimsenin, ölmeden önce kendisi için kabir hazırlaması sakıncalı olmamakla beraber, insan nerede öleceğini bilemediği için gereği yoktur. Ebu Bekir (R.A), bir adamı kabir hazırlarken görünce şöyle demiştir: - "Kendin için kabir hazırlama, kendini kabre hazırla." Bir kimsenin ölmeden önce kefenini hazırlaması mekruh değildir. Bir Müslümanın, ehl-i kitap (Hıristiyan veya Yahudi) olan karısı ölünce,ona ayrı bir yerde defnetmesi daha uygundur. E-posta |
|
 |
|